{ "title": "Agorafobi ve Paniğin Tarihçesi", "image": "https://www.psiko.gen.tr/images/agorafobi-ve-panigin-tarihcesi(1).jpg", "date": "23.01.2024 03:30:07", "author": "Kürşat YILDIRIM", "article": [ { "article": "Agorafobi ve Paniğin Tarihçesi, İnsan sağlığı ile ilgili yazılı kayıtlar incelendiğinde Agorafobi ve Paniğin ne olduğunu ilk kez açıklayan kişinin Amerikalı bilim adamı Robert Bunkon olduğu görülür. Robert Bunkon tarafından yazılan 1421 yılında \"the anatomy of melancholy \" isimli kitabında anksiyete (Ölüm korkusu) atakları ve agora fobik kaçınma hareketlerinden bahsetmiştir. Robert Bunkon kitabında;

Psikolok davranış bozukluklarından olan agora fobi ve panik atak bazı ortamlardan kaçınma, buralarda bulunmaktan çekinme, tren, uçak gibi ulaşım araçlarına binememe vb. Korkular yaşanabilir. Esasen korku insanı tehlikeli durumlara karşı tedbirli olunması için uyaran önemli bir reaksiyondur. Fakat agora fobi ve panik atak da günlük yaşantıyı olumsuz etkileyecek kadar dikkat edilmesi gereken bir hastalıktan bahsetmektedir.

Sigmund Freud tarafından 1894 yılında bilim adamı Heckırer'ın çalışmaları yorumlanmış, günümüz tıp Dünyasının kullanmış olduğu Anksiyete Nevrozu tanımı ortaya çıkarılmıştır. Freud bu hastalığın bunaltıdan farklı özelliklere sahip olduğunu iddia etmiştir. Freud'un yorumladığı anksiyete nevrozundaki belirtilerden dokuz tanesi panik atak rahatsızlığının belirtilsi olarak görülmektedir.

Da Costa isimli bilim adamı 1971 yılında yaptığı çalışma ile \"İrritabl kalp\" sendromunun nedenlerini araştırmış ve bulgular eşliğinde tanımını yapmıştır. Bu tanımlamaya göre; panik atak ve agora fobi yaşayan kişilerde ataklar başladığında;
Bu rahatsızlıkları yaşayan insanlar delireceklerini, kontrolün ellerinden gideceğini, çıldıracaklarını ve böylece öleceklerini zannederek yaşarlar, ataklar belirle zaman aralıklarında meydana geldiğinden hekime yapılan başvurularda hekim tarafından belli bir tespit yapılamamaktadır.

1905 yılında tıpta yeni gelişmelerin yaşandığı dönemlerde göğüs ağrısı, asabiyet, çarpıntı, soluk alıp verememeden yakınan hastalar üzerinde yapılan araştırmalarda bunaltı veya anksiyete anlamın da kullanılan\"kalp nevrozu\" terimi psikiyatri kliniklerinde kullanılmaya başlanmıştır. Savaş zamanı daha çok askerlerde ortaya çıkan bu hastalık kimi zamanda zor durumda kalan sivil vatandaşlarda meydana gelmektedir. Sol göğüs altında ağrı, nefes kesilmesi, tansiyon yükselmesi, çarpıntı ve performans düşüklüğü semptomlar arasında yer almaktadır.

1914 - 1918 yılları arasında Birinci Dünya savaşına katılan askerlerde görülen davranışsal bozuklukları Lewis isimli davranışsal bilim uzmanı Asker kalbi olarak ayrı bir yorum katmıştır. Bu tanımlamaya göre aşırı heyecan, çarpıntı ve göğüs sıkışmasının meydana gelmesi belirtiler arasında sayılmaktadır. Bu durum bayanlarda görüldüğünde ise \"efor sendromu\" ismi verilmiştir.

Tıbbi çalışmaların ilerlemesi ile Lewis'in asker kalbi olarak tanımladığı rahatsızlığa çeşitli klinikler tarafından 1972 yılından itibaren nüro sirkulatuvar asteni ismi verilmeye başlanmıştır. Amerika Psikiyatri Birliği Anksiyete, Agafobi ve panik atak rahatsızlıkları ile ilgili gelişmeleri bir yayında toplayarak ayrı bir bölüm olarak DSM-3 isimli kitapta yer vermiştir.

Agorafobi ve Panik Atak'ın Tarihsel gelişimde tedavi yöntemleri nelerdir?

Önceleri hastaların kendini kontrol altında tutabilmesi için egzersiz yöntemi benimsenirdi. Bu egzersizler yapılırken hastanın davranışları gözlenirdi, Egzersizler kaygı endişe gibi panik atağı neden olabilecek davranışları kapsamaktaydı. Böylece hasta panik atak sırasında nasıl davranacağı hakkında uzmandan bilgi alırdı. Bu tedavi yöntemleri halen kullanılmaktadır. Panik atak tedavisinde bir sonraki aşama; korkuların üzerine gitme, karşılaşma, gerginliğin aşılması için terapiler uygulanmaktadır, Ayrıca agorafobi ve panik atak için aşağıdaki yöntemler de uygulanmaktadır. Uygulamadan önce sorunun hangi tür psikolojik davranış olduğu konusuna açıklık getirilmesi gerekir.
Tedavi yöntemlerinin sabırla uygulanması sonucu olumlu sonuçları görülmektedir. Günümüz tedavi yöntemlerinde bu egzersizlere ek ilaç tedavisi benimsenmiştir.
" } ] }